30 Ekim 2023 de
4 DHKP-C savaşçısı Harika Kızılkaya, Burak Ağarmış, Özkan Güzel, Erdoğan Çakır
“Umutsuzluğa Umut” için, halkın adaleti için, açlık, yoksullukla kıvranan
halkımız için, depremlerde yıkımların altında can veren insanlarımız için
adalet olmak için çıktılar yola.
Harika
Kızılkaya, Burak Ağarmış, Özkan Güzel, Erdoğan Çakır Meriç Direnişi ile
mülteciliğe dur dediler. Emperyalizm ve AKP faşizmi işkenceyle, katliamlarla,
kaçırmalarla, hapishanelerde tecrit politikasıyla, S-R-Y kuyu tipi hücreleriyle
teslim alıp imha etmeye çalışırken Meriç Şehitleri o teslimiyet saldırısı
karşısında düşmanla karşılaştıkları ilk yeri savaş alanı haline getirdiler.
AKP faşizmi
yoldaşlarımızın cenazelerinden dahi korktu! KORKSUN! Şehitlerimizle, savaşı
büyütme kararlılığımızla hesap soracağız!
Harika
Kızılkaya, Burak Ağarmış, Özkan Güzel, Erdoğan Çakır Meriç de 4 kızıl karanfil
olup Anadolu’nun taşına, toprağına, suyuna kattılar ömürlerini.
Yunanistan Halk
Cephesi Meriç Şehitlerinin seneyi devriyesinde yaptıkları anmaya saygı duruşu
ile başlayıp, MERİÇ ŞEHİTLERİ ÖLÜMSÜZDÜR! HARİKA KIZILKAYA ÖLÜMSÜZDÜR! BURAK
AĞARMIŞ ÖLÜMSÜZDÜR! ÖZKAN GÜZEL ÖLÜMSÜZDÜR! ERDOĞAN ÇAKIR ÖLÜMSÜZDÜR!
Sloganlarını atıp, devamında Harika Kızılkaya’yı tanıyan Yunanlı bir dostumuzun
“Zaferden sonra yürüyüşe çıktık
Güzel
Türkiye önümüzde. Küçücük bir Deniz bizi onunla birleştiriyor.” Okuduğu
şiirle devam etti.
Anma programı
Meriç şehitlerini tanıyan yoldaşlarının yaptığı anlatımlarla devam etti.
Yoldaşların biri
Burak Ağarmış için “ bir çok şehit yoldaşımızı tanıdım ama beni bu zamana dek
en çok etkileyen Burak oldu. Çünkü Burak emperyalizmin göbeğinde büyüyen bir
genç olarak hiçbir yozlaşmaya bulaşmamış, tertemiz bir yoldaşımızdı” dedi.
Harika
Kızılkaya’yı tanıyan yoldaşları ise onun “ ne kadar kapsayıcı, sahiplenici,
militan bir yönetici olduğunu anlatırken aynı zamanda bütün yoldaşlarının
anlatımındaki ortak nokta Harika’nın neşesi, gülüşü, yoldaş sevgisi, halk ve
vatan sevgisi oldu.
Özkan güzel
anlatan bir yoldaşı ise onun Bayrampaşa hapishanesinin yaşı en küçük
tutsaklarından olduğunu, emekçiliğini, coşkusunu Parti Cepheli olmanın
meşruluğunu mahkemelerde, düşman karşısında nasıl net bir şekilde savunduğunu
anlattı.
Erdoğan Çakırı
tanıyan bir yoldaşı ise onun için “ yıllarca Avrupa da yaşamış biri olarak
yüzünü her zaman Anadolu’ya dönmesini, devrimcileştikten sonra kendisini nasıl
yenilediğini, savaşçılıkta net olduğunu anlattı.
Yoldaşlarının
şehit anlatımının ardından hazırlanan sinevizyon gösterimi izlenirken, Harika
Kızılkaya ve Burak Ağarmışın birlikte söyledikleri türküler dinletildi.
Helva
dağıtımının ardından son bulan anmaya toplamda 25 kişi katıldı.
YUNANİSTAN
HALK CEPHESİ
Meriç Şehitleri Ölümsüzdür!
Hesabını Soracağız!
1 Mayıs Mahallesi'nde Cepheliler Meriç Şehitlerini 1.Yılında
Pankart İle Selamladı!
Meriç şehitleri herkesin Avrupa'ya kaçtığı bir dönemde,
Avrupa'dan ülkeye dönerek emperyalizmin mültecilik politikasını yerle bir
ettiler. Emperyalizme karşı nasıl savaşılır tüm dünyaya gösterdiler.
Meriç şehitlerimiz 1 yıldır bizim yolumuzu aydınlatan 4
Kızıl pusuladır.
Bizler de Harika, Burak, Özkan ve Erdoğan'dan öğreniyor,
kavgayı büyütüyoruz!
Meriç Şehitleri Ölümsüzdür!
MERİÇ ŞEHİTLERİ ÖLÜMSÜZDÜR!
Halkida davası
tutsakları, paraya çevrilen hükümlerinin ödemelerini yapmalarına rağmen serbest
bırakılmıyorlar. Bu kez oturum sahibi olmadıkları, kimlikleri olmadıkları
gerekçesiyle "idari tutukluluk" saldırısıyla karşı karşıyalar...
Halkida davası
tutsaklarının hükümleri paraya çevrilmişti, tutsaklar ödemelerini yapmalarına
rağmen serbest bırakılmadılar. Oturum sahibi olmadıkları, kimlikleri olmadığı
ve kamu güvenliğini tehdit ettikleri gerekçesiyle haklarında polis tarafından
"idari tutukluluk" kararı ve sınır dışı kararı verildi.
Bu
Kararların Geri Alınması Talebiyle 4 Ekim 2024 Tarihinde Ali Ercan Gökoğlu Açlık
Grevi Direnişe Başladı.
Ali Ercan
Gökoğlu Açlık Grevinin 28. Günündedir.
Türkiyeli 5
devrimci tutsak Halkida davası olarak bilinen bir dava nedeniyle, Yunan
yasalarına göre "hafif suç" kapsamında hüküm giymişler; sokaklardan,
derneklerin önünden gözaltına alınarak tutsak edilmişlerdi.
Halkida 'daki
yaz kampından dolayı ceza alan devrimciler yaklaşık olarak 1 yıldır tutsaklar
ve bu cezayı adil yargılanmadan aldılar. Savunma hakkı verilmedi, itiraz hakkı
tanınmadı, hüküm giydikleri kendilerine tebliğ edilmedi... Tüm hukuk ilkeleri
çiğnenerek cezalar verildi.
Halkida davası
süresinde devrimci tutsakların adil yargılanma haklarının tamamen gasp edildi.
Savunma hakkı tanınmadı, hükümleri kendilerine tebliğ edilmedi, yasal olanak
geçerli süre boyunca itiraz edemedikleri için bu haklarını kaybettiler, her
biri sokaklardan derneklerin önünden gözaltına alındılar ve tutuklandılar.
Adil yargılanma
ihlaline ilişkin yaptıkları tüm itirazlar reddedildi. Son hakları olan
cezaların paraya çevrilmesi hakkı için mücadele ettiler ve ödemelerini
yaptılar.
Şimdi de sınırdışı
edilme ve idari tutukluluk saldırısıyla karşı karşıyalar.
AKP faşizmi ile
iş birliği yapan Yunan hükümeti Türkiyeli devrimcilerin tutsaklığını uzatmak
için her şeyi yapıyor. NATONUN İKİ UŞAĞI DEVRİMCİLERE KARŞI TÜM GÜÇLERİNİ
BİRLEŞTİRİYORLAR.
"İdari tutukluluk" denilen pespaye
yasaları, "sınırdışı" tehditleri şimdi yeni birer saldırı haline
getirildi.
Daha önce Bulut
Yayla isimli devrimciyi sokaktan kaçırarak Türkiye faşizmine teslim eden Yunan
devleti, şimdi yeni saldırı hazırlıkları yapıyor.
HALKİDA DAVASI
İÇİN YAKLAŞIK 1 YILDIR BİZLER;
DEVRİMCİ
TUTSAKLAR VE HALK CEPHELİLER OLARAK YAŞADIĞIMIZ ADALETSİZLİKLERE VE HUKUK
TERÖRÜNE KARŞI MÜCADE EDİYORUZ.
Kazandığımız
her hak, yeni bir saldırı ile boşa çıkartılmaya çalışılıyor.
AKP faşizmi ile
iş birliği yapan Yunan hükümeti Türkiyeli devrimcilerin tutsaklığını uzatmak
için her şeyi yapıyor.
NATO'nun
hizmetkarı olan iki işbirlikçi güçlerini Türkiyeli devrimcilere saldırmak için
birleştiriyorlar.
Yunan
hükümetine sesleniyoruz;
AKP
FAŞİZMİNİN YARDAKÇILIĞINDAN VAZGEÇİN!
DEVRİMCİ
TUTSAKLARDAN ELİNİZİ ÇEKİN!
HİÇBİR
SALDIRINIZ DEVRİMCİ İRADEMİZDEN DAHA ÜSTÜN DEĞİLDİR.
İRADEMİZİ
BİR KEZ DAHA SINAMAYA KALKMAYIN. BUGÜNE KADAR ÇOK DENEDİNİZ, HATTA SİZİN AĞABABALARINIZ
EMPERYALİSTLER, YARDAKÇILIĞINI YAPTIĞINIZ AKP FAŞİZMİ DE ÇOK DENEDİ.
BAŞARAMADILAR.
BU KEZ DE
BAŞARAMAYACAKSINIZ.
ÖZGÜRLÜĞÜMÜZÜ
DİRENEK KAZANDIK,
DİRENEREK
KAZANACAK VE KORUYACAĞIZ
İŞBİRLİKÇİ
YUNAN DEVLETİ, DEVRİMCİ TUTSAKLARI TESLİM ALAMAZ
28 Eylül 2024 tarihi itibariyle Kalan Tutuklu Sayısı 32 kişidir
BU ARAMA DEĞİL,
YIKIMDIR! BU ARAMA DEĞİL, TALANDIR!
YIKILAN,
KIRILAN, DÖKÜLEN KURUMLARIMIZA YÖNELİK BU
SALDIRI HUKUKİ
DEĞİL, YASA DIŞIDIR!
AKP’nin Faşist
Polisleri Kurumlarımızı, Evlerimizi Adeta YIKMAYA Geldiler. Bu Yapılan TALAN VE
GASP ARAMASIDIR.
AMAÇ; ARAMA
DEĞİL, TERÖR ESTİRMEKTİR
AKPNİN
ESTİRDİĞİ FAŞİST TERÖRLE, NAZİLERİN UYGULADIĞI
FAŞİST TERÖR
AYNIDIR.
NAZİ HUKUKUNDA
NASIL“DÜŞMAN HUKUKU” SÖZ KONUSUYSA
AKP’DE
MİSİLLEME YAPMAK İÇİN DÜŞMANCA SALDIRMIŞTIR.
BU SALDIRILAR
TEMEL HAK VE ÖZGÜRLÜKLERİMİZE YÖNELİKTİR.
Naziler, Hukuku
Toplumda İstemedikleri Kişi ve Gruplar Üzerinde Bir Baskı Aracı Olarak
Kullandılar. Muhaliflerini Savunmasız Bırakarak, Yasalarla Tasfiye Ettiler,
Toplama Kamplarıyla Da İmha Ettiler. AKP’de NAZİ HUKUKUNU UYGULAYARAK HALKA
DÜŞMANLIK SAÇIYOR.
KURUMLARIMIZDA
SUÇ VE SUÇLU ARAMANIZA GEREK YOKTUR!
ÇÜNKÜ ASIL
SUÇLU KATİL AKP İKTİDARI, İKTİDARIN EMRİNDEKİ HAKİMLER, SAVCILAR VE İŞKENCECİ
POLİSLERDİR. HUKUKSUZ ARAMALARA DERHAL SON VERİLMELİDİR!
HAKSIZ
TUTUKLANAN TÜM TUTSAKLAR DERHAL SERBEST BIRAKILMALIDIR.
Aziz Aslan’ın talepleri kabul edilsin,
Kuyu tipi hapishaneler kapatılsın!
Ayrıca, tecrit hastalıkların teşhisi ve tedavisini
engellemektedir. Bu şekilde, erken teşhisle tedavi edilebilecek hastalıklar
tedavi gecikmesi yüzünden ölümlere yol açmaktadır ve tutsaklar Güler ZERE ’nin
dediği gibi ölümün kıyısına getirip sadece dışarda ölme hakkını tanımaktadır.
AKP kasten tutsakların teşhis ve tedavilerini engelleyerek onları
katletmektedir.
AKP KENDİ HUKUKUNU UYGULAMIYOR, YASALARINA DA UYMUYOR!
Ceza ve Güvenlik Tedbirleri Hakkındaki Kanun’un 16.
Maddesine göre cezanın infazı mahkûmun hayatı için tehlike oluşturuyorsa
cezanın infazı ertelenir. Ama bu karar Adli Tıp Kurumu’nun gerekli raporu
vermesine bağlanmıştır. AKP’nin hizmetindeki bu kurum da tutsaklar ölümün
kıyısına gelinceye kadar bu raporu vermemektedir ve bu raporu verdiğinde artık
geç olmaktadır.
Bu da yetmiyormuş gibi AKP Adli Tıp “Hapishanelerde kalamaz”
raporu verse bile bu raporun Terörle Mücadele Birimleri tarafından da
onaylanmasını istemektedir.
Bu düzenin hiçbir kurumu meşru değildir. AKP hırsız, yağmacı
ve çürümüş bir iktidar partisidir.
DEVRİMCİ TUTSAKLAR ONURUMUZDUR
TÜM HASTA TUTSAKLAR SERBEST BIRAKILSIN
ADALET İSTİYORUZ
KUYU TİPİ TABUTLUĞA HAYIR!
Ankara TAYAD’lı Ailelerden S-R-Y Kuyu Tipi Hapishanelerin Kapatılması Ve Devrimci Hasta Tutsak Hasan Karapınar'ın Serbest Bırakılması İçin Destek Videosu
Aziz Arslan'ın Talepleri Kabul Edilsin!
Aziz Arslan'ın Talepleri Kabul Edilsin!
Almanya Emperyalizminin Açtığı 129 A-B Davasında, Özgül Emre,
İhsan Cibelik Ve Serkan Küpeli Hakkında Yıllarca Hapis Cezası İsteniyor...
Başaramayacaksınız!
Devrimci Tutsakları Teslim Alamayacaksınız!
BİZ KAZANACAĞIZ!
DEVRİMCİ TUTSAKLAR ONURUMUZDUR!
ÖZGÜL EMRE, İHSAN CİBELİK Ve SERKAN KÜPELİ SERBEST
BIRAKILSIN!
DEVRİMCİLİK YAPMAK SUÇ DEĞİL TARİHSEL GÖREVDİR!
KAHROLSUN FAŞİZM YAŞASIN MÜCADELEMİZ!
FAŞİST 129.A-B YASALARI KALDIRILSIN!
AVUSTURYA HALK CEPHESİ.
Daha Dün Hasta Tutsak Ali Osman Köse’yi Sakat Bırakıp
Katletmeye Çalışan AKP Faşizmi Bugün De Hasan Karapınar’ı Katletmeye Çalışıyor.
Hasta Tutsak Yasemin Karadağ’ın Beyin Ameliyatını
Engelleyerek, Katletmeye Çalışan AKP Faşizmi Bugüne Kadar Yüzlerce Tutsağı
Katletti.
Hasta Tutsak Hasan Karapınar’ı Tedavi Etmeyerek Katletmeye
Çalışan AKP Faşizmi Bilmelidir Ki, Hasan Karapınar' Katlettirmeyeceğiz...
Herkese Çağrımızdır;
Hasta Tutsak Hasan Karapınar’ı ve Tüm Hasta Tutsakları
Herkese Anlatım Sahip Çıkalım
Halkida davası
tutsakları, paraya çevrilen hükümlerinin ödemelerini yapmalarına rağmen serbest
bırakılmıyorlar. Bu kez oturum sahibi olmadıkları, kimlikleri olmadıkları
gerekçesiyle "idari tutukluluk" saldırısıyla karşı karşıyalar...
Halkida davası
tutsaklarının hükümleri paraya çevrilmişti, tutsaklar ödemelerini yapmalarına
rağmen serbest bırakılmadılar. Oturum sahibi olmadıkları, kimlikleri olmadığı
ve kamu güvenliğini tehdit ettikleri gerekçesiyle haklarında polis tarafından
"idari tutukluluk" kararı ve sınır dışı kararı verildi.
Bu
Kararların Geri Alınması Talebiyle 4 Ekim 2024 Tarihinde Ali Ercan Gökoğlu Açlık
Grevi Direnişe Başladı.
Ali Ercan
Gökoğlu Açlık Grevinin 26. Günündedir.
Türkiyeli 5
devrimci tutsak Halkida davası olarak bilinen bir dava nedeniyle, Yunan
yasalarına göre "hafif suç" kapsamında hüküm giymişler; sokaklardan,
derneklerin önünden gözaltına alınarak tutsak edilmişlerdi.
Halkida 'daki
yaz kampından dolayı ceza alan devrimciler yaklaşık olarak 1 yıldır tutsaklar
ve bu cezayı adil yargılanmadan aldılar. Savunma hakkı verilmedi, itiraz hakkı
tanınmadı, hüküm giydikleri kendilerine tebliğ edilmedi... Tüm hukuk ilkeleri
çiğnenerek cezalar verildi.
Halkida davası
süresinde devrimci tutsakların adil yargılanma haklarının tamamen gasp edildi.
Savunma hakkı tanınmadı, hükümleri kendilerine tebliğ edilmedi, yasal olanak
geçerli süre boyunca itiraz edemedikleri için bu haklarını kaybettiler, her
biri sokaklardan derneklerin önünden gözaltına alındılar ve tutuklandılar.
Adil yargılanma
ihlaline ilişkin yaptıkları tüm itirazlar reddedildi. Son hakları olan
cezaların paraya çevrilmesi hakkı için mücadele ettiler ve ödemelerini
yaptılar.
Şimdi de sınırdışı
edilme ve idari tutukluluk saldırısıyla karşı karşıyalar.
AKP faşizmi ile
iş birliği yapan Yunan hükümeti Türkiyeli devrimcilerin tutsaklığını uzatmak
için her şeyi yapıyor. NATONUN İKİ UŞAĞI DEVRİMCİLERE KARŞI TÜM GÜÇLERİNİ
BİRLEŞTİRİYORLAR.
"İdari tutukluluk" denilen pespaye
yasaları, "sınırdışı" tehditleri şimdi yeni birer saldırı haline
getirildi.
Daha önce Bulut
Yayla isimli devrimciyi sokaktan kaçırarak Türkiye faşizmine teslim eden Yunan
devleti, şimdi yeni saldırı hazırlıkları yapıyor.
HALKİDA DAVASI
İÇİN YAKLAŞIK 1 YILDIR BİZLER;
DEVRİMCİ
TUTSAKLAR VE HALK CEPHELİLER OLARAK YAŞADIĞIMIZ ADALETSİZLİKLERE VE HUKUK
TERÖRÜNE KARŞI MÜCADE EDİYORUZ.
Kazandığımız
her hak, yeni bir saldırı ile boşa çıkartılmaya çalışılıyor.
AKP faşizmi ile
iş birliği yapan Yunan hükümeti Türkiyeli devrimcilerin tutsaklığını uzatmak
için her şeyi yapıyor.
NATO'nun
hizmetkarı olan iki işbirlikçi güçlerini Türkiyeli devrimcilere saldırmak için birleştiriyorlar.
Yunan
hükümetine sesleniyoruz;
AKP
FAŞİZMİNİN YARDAKÇILIĞINDAN VAZGEÇİN!
DEVRİMCİ
TUTSAKLARDAN ELİNİZİ ÇEKİN!
HİÇBİR
SALDIRINIZ DEVRİMCİ İRADEMİZDEN DAHA ÜSTÜN DEĞİLDİR.
İRADEMİZİ
BİR KEZ DAHA SINAMAYA KALKMAYIN. BUGÜNE KADAR ÇOK DENEDİNİZ, HATTA SİZİN
AĞABABALARINIZ EMPERYALİSTLER, YARDAKÇILIĞINI YAPTIĞINIZ AKP FAŞİZMİ DE ÇOK
DENEDİ.
BAŞARAMADILAR.
BU KEZ DE
BAŞARAMAYACAKSINIZ.
ÖZGÜRLÜĞÜMÜZÜ
DİRENEK KAZANDIK,
DİRENEREK
KAZANACAK VE KORUYACAĞIZ
İŞBİRLİKÇİ
YUNAN DEVLETİ, DEVRİMCİ TUTSAKLARI TESLİM ALAMAZ
YIKILAN,
KIRILAN, DÖKÜLEN KURUMLARIMIZA YÖNELİK BU
SALDIRI HUKUKİ
DEĞİL, YASA DIŞIDIR!
AKP’nin Faşist
Polisleri Kurumlarımızı, Evlerimizi Adeta YIKMAYA Geldiler. Bu Yapılan TALAN VE
GASP ARAMASIDIR.
AMAÇ; ARAMA
DEĞİL, TERÖR ESTİRMEKTİR
AKPNİN
ESTİRDİĞİ FAŞİST TERÖRLE, NAZİLERİN UYGULADIĞI
FAŞİST TERÖR
AYNIDIR.
NAZİ HUKUKUNDA
NASIL“DÜŞMAN HUKUKU” SÖZ KONUSUYSA
AKP’DE
MİSİLLEME YAPMAK İÇİN DÜŞMANCA SALDIRMIŞTIR.
BU SALDIRILAR
TEMEL HAK VE ÖZGÜRLÜKLERİMİZE YÖNELİKTİR.
Naziler, Hukuku
Toplumda İstemedikleri Kişi ve Gruplar Üzerinde Bir Baskı Aracı Olarak
Kullandılar. Muhaliflerini Savunmasız Bırakarak, Yasalarla Tasfiye Ettiler,
Toplama Kamplarıyla Da İmha Ettiler. AKP’de NAZİ HUKUKUNU UYGULAYARAK HALKA
DÜŞMANLIK SAÇIYOR.
KURUMLARIMIZDA
SUÇ VE SUÇLU ARAMANIZA GEREK YOKTUR!
ÇÜNKÜ ASIL
SUÇLU KATİL AKP İKTİDARI, İKTİDARIN EMRİNDEKİ HAKİMLER, SAVCILAR VE İŞKENCECİ
POLİSLERDİR. HUKUKSUZ ARAMALARA DERHAL SON VERİLMELİDİR!
HAKSIZ
TUTUKLANAN TÜM TUTSAKLAR DERHAL SERBEST BIRAKILMALIDIR.
AKP faşizmi hasta tutsakları serbest bırakmayarak tedavi olma haklarını gasp ederek hasta devrimci tutsakları katletmek istiyor.
Lenf Kanseri Hastası Devrimci Tutsak Hasan
Karapınar’ın Tedavisi Engelleniyor Faşizmin hukuk terörüyle tutuklanan ve keyfi
baskılarla, engellemelerle sağlık tedavi hakkı elinden alınan Hasan Karapınar katledilmesine
izin vermeyelim.
Kanser hastası devrimci tutsak Hasan Karapınar derhal
serbest bırakılsın. AKP faşizminde merhamet değil adalet istiyoruz.
Kanser Hastası Devrimci Tutsak Hasan Karapınar Serbest
Bırakılsın
Tüm Hasta Tutsaklar Serbest Bırakılsın.
Aziz Aslan’ın talepleri kabul edilsin,
Kuyu tipi hapishaneler kapatılsın!
Ayrıca, tecrit hastalıkların teşhisi ve tedavisini
engellemektedir. Bu şekilde, erken teşhisle tedavi edilebilecek hastalıklar
tedavi gecikmesi yüzünden ölümlere yol açmaktadır ve tutsaklar Güler ZERE ’nin
dediği gibi ölümün kıyısına getirip sadece dışarda ölme hakkını tanımaktadır.
AKP kasten tutsakların teşhis ve tedavilerini engelleyerek onları
katletmektedir.
AKP KENDİ HUKUKUNU UYGULAMIYOR, YASALARINA DA UYMUYOR!
Ceza ve Güvenlik Tedbirleri Hakkındaki Kanun’un 16.
Maddesine göre cezanın infazı mahkûmun hayatı için tehlike oluşturuyorsa
cezanın infazı ertelenir. Ama bu karar Adli Tıp Kurumu’nun gerekli raporu
vermesine bağlanmıştır. AKP’nin hizmetindeki bu kurum da tutsaklar ölümün
kıyısına gelinceye kadar bu raporu vermemektedir ve bu raporu verdiğinde artık
geç olmaktadır.
Bu da yetmiyormuş gibi AKP Adli Tıp “Hapishanelerde kalamaz”
raporu verse bile bu raporun Terörle Mücadele Birimleri tarafından da
onaylanmasını istemektedir.
Bu düzenin hiçbir kurumu meşru değildir. AKP hırsız, yağmacı
ve çürümüş bir iktidar partisidir.
DEVRİMCİ TUTSAKLAR ONURUMUZDUR
TÜM HASTA TUTSAKLAR SERBEST BIRAKILSIN
ADALET İSTİYORUZ
-BURJUVA
İDEOLOJİSİ YAŞAMAYA,
-KAPİTALİST
KUŞATMA DÖRT YANIMIZI SARMAYA,
-EMPERYALİZM
VAROLMAYA DEVAM ETTİĞİ SÜRECE,
DÜNYADA VE
ÜLKEMİZDE YAŞANAN SİYASAL GELİŞMELERE KARŞI İLGİLİ, DUYARLI OLMAK;
1.HALK İÇİN
2.CEPHE İÇİN
3.DEVRİM İÇİN
NE YARARI VAR,
NE ZARARI VAR?
DİYE SORU
SORMAKTIR.
Bir önceki duruşmada Özgül Emre'nin avukatı Ahues
savunmasında Özgül Emre'nin Alevi kimliğine vurgu yaparak Alevilerin katliam ve
direniş dolu tarihini anlattı. Özgül Emre'nin bu gelenekten beslenen,
yüzyıllardır baskı ve zulüm görmüş ancak her daim direnmeyi seçmiş bir halkın
evladı olduğunu, bu meşrulukla direndiğini ve devrimcilik yaptığını belirtti.
Bu duruşmada savunmasının ikinci bölümüne şu şekilde
başladı; 'Tarihsel konularla giriş yaptık. Şimdi ise güncel davaya gelelim.
7 ve 8 Aralık 2023 tarihleri arasında Berlin mahkemesinde
yapılan bir sempozyumda eski Yargıtay hakimi Prof. Dr. Eschebach ceza
hukukundaki sorunlara dikkat çekti. Bunlardan birisi ise bilişsel uyumsuzluk
olduğunu söyledi. Bunun ceza hukukunda büyük bir sorun olduğunu söyledi. Bu
insani bir davranıştır çünkü her insan kendi tecrübelerine, bilgisine,
duygularına dayanarak başka insanlar hakkında yargıya varır. Ancak bu yargı
güçlü bir şekilde oluştuğunda, bu yargıya ters olan her türlü düşünce, her
türlü bilgi reddedilir. Yani gerçeklere rağmen kendi doğrumuzda ısrar ederiz.
İşte bu bilişsel uyumsuzluk Almanya yargıçlarında yaygın bir sorun ve adalete
yönelik bir tehdit oluşturuyor. Prof. Dr. Eschebach yaygın yargıç pratiğinde
var olan bir yabancılaştırma unsuru olduğunu söyledi.
Sanıklar hakkında hazırlanan dosyaları inceleyen yargıçlar,
henüz mahkeme başlamadan önce bir yargıya varırlar. Bu algısal bozulma da bir
temel beklentiye götürür. Bu da sistemin içindeki ön yargıyı oluşturur. Bu
özellikle yıllarca aynı tarz davalarda hakemlik yapmış yargıçlarda yaygındır.
Bizim dava gibi önemli politik davalar artık sadece önceden titizlikle
hazırlanmış dosyaya yasal kılıf uydurup cezayı nasıl onaylarız çabasından
ibarettir.
Bu dava boyunca tanık olarak getirilen federal polisler
burada kendi izlenimlerini, gözlemlerini değil, üçüncü kişiler tarafından
hazırlanan dosyalar hakkındaki yorumlarını anlattılar.
Başka bir sorun ise dijital delillerle ilgilidir. Buna çoğu
kez dikkat çekmeye çalıştık. Delillerin sözde orjinalleri ve BKA'nın elindeki
kopyalar arasındaki fark tespit edilemiyor. Bu somut bir gerçektir. Aslında
bundan dolayı savunmamı burada sonlandırabilirim. Çünkü bizim dilekçelerimize
verilen cevaplarda bahsı geçen delil değerlendirmesi değil bizim sorunumuz,
sözde delilin kendisi sorunludur.
BKA polisi Seifner buraya tanık olarak geldi, ancak davayla
ilgili tek bir şeye tanıklık yapamıyor. Sadece başkaları tarafından hazırlanan
bir dosya hakkında konuşabiliyor. Bu tanıklık değildir.
Oysa tanık delili ceza hukukunun en önemli delilidir. Ceza
muhakemesi hukukuna göre dolayısızlık ilkesi, yani mahkemenin delilleri
kendisinin toplama zorunluluğu, başka bir yöntemle vekil edilemez.
Tanık ifadesi tanığın kendi algısıyla sınırlıdır. Başka bir
fikir, çözüm önerisi, değer yargısı veya salt dosya değerlendirmesi buna dahil
edilemez. Ancak bu şekilde yorumdan cezaya giden yolu kapatabiliriz.
-Dijital delillerle ilgili birçok dilekçede bulunduk.
Orjinallerin tespit edilemediğini, bundan dolayı kopyaların şüpheli olduğuna,
üzerinde oynanıp oynanmadığını tespit edemediğimizi söyledik. Mahkeme buna
cevap verdi ve dedi ki 'İlkelerin göz ardı edilip edilmediğine, böyle ilkelerin
olup olmadığına ve bu davadaki bağlayıcı etkisine yönelik işaretlere
rastlanmadı.'
-Telekomünikasyon denetim kurallarıyla ilgili dilekçemize
mahkeme şöyle cevap verdi; 'Savunmanın dilekçede kullandığı hukuki görüşü
yanlıştır. Bu yasalar sadece canlı yapılan denetimler için geçerlidir.' Buna
çok basit bir cevap verelim; bu kesinlikle yanlış bir bilgidir. Bu konuda
sayısız mahkeme kararı var ve her biri bu kuralların, geçmişte yapılmış
telekomünikasyonun da denetlenmesinde geçerli olduğunu söylüyor.
-Gelelim kanıtların serbestçe değerlendirme kuralına.
Mahkeme heyeti bu kurala sıkça başvurdu. Oysa bu kuralın da sınırları vardır.
Bu kurallar 1- bilimsel bulgular ve 2- temel insan mantığı. Mahkeme heyeti bu
sınırları çiğnemiştir, çünkü sözde dijital delilleri bilimsel gerçekleri göz
ardı ederek ve mantık dışı değerlendirmiştir. Konuyla ilgili gerek Anayasa Mahkemesinin
gerek Avrupa Yüksek Mahkemesinin bütün kararları es geçildi.
Çok zor değil. BSİ (Federal Siber Güvenlik Bakanlığı) bu
konuyla ilgili 2005 yılında dijitallerin elde edilmesiyle ilgili yöntemleri
belirtmiştir. Bu yöntem de şöyle KORUMA ALTINA ALMAK-DEĞERLENDİRMEK-SUNMAK.
Koruma altına alma kısmı ise önceden hazırlanmalı ve sonuçları daha sonra
mahkeme huzurunda sunulmalı. Bu davada ise bu hiçbir zaman yapılmadı.
Dijitaller üzerinde çalışanlar şapkadan tavşan çıkaran
sihirbaz muamelesi gördüler. O tavşanın nereden geldiği hiçbir zaman
sorgulanmadı. Oysa dijitaller ceza hukukunda giderek artan bir öneme sahiptir.
O yüzden bu kurallar belirlendi. Ancak bu kuralların hiçbirine uyulmadı.
Dedik ki manipülasyonun ihtimali bile güvenirliği tartışır
hale getirir. Örneğin ev baskınlarında birçok dijital veri taşıyıcısı ele
geçirilir. Cep telefonları, bilgisayarlar vs. Bu ele geçirme esnasında dijitallerin
değerlendirmesi ve yasadışı keşif arasındaki çizgiler bulanıktır. Ele geçirilen
dijitallerin manipüle edilmesi ihtimaldir. O yüzden savunma manipüle
edilmediklerine dair mahkemeye dayanıklı deliller talep ediyor. Ancak bu davada
bu hiçbir zaman yapılmadı.
Dijital deliller eksiksiz ve kesintisiz olmalıdır. Az önce
bahsettiğim bütün aşamalar şeffaf olmalıdır, hash değerinden blok zincirine
kadar her şey incelenebilir olmalıdır. Üzerinde oynama ihtimali her zaman göz
önünde bulundurulmalıdır. Bilirkişiler getirilip dijitaller incelenmelidir. Tüm
bunlar yapıldıktan sonra evet mahkeme heyeti kendi değerlendirmesini BSİ
kurallarına uygun şekilde tamamlayabilir.
Sona geliyorum; Hollanda süreci için müvekkilim hakkında
ileri sürülen örgüt üyeliği kanıtlanamamıştır. Delil yetersizliğinden dolayı
dosyadan silinmesini talep ediyorum.
2004-2014 arasında tespit edemedik, ancak devam ettiğini
biliyoruz dedi savcılık. Bu iddia da kanıtlanamadı.
Özgül Emre'nin bir gazetenin internet sitesinde sorumlu
olarak gösterilmesi burada kanıt olarak kullanılacaksa, buna itiraz ediyoruz.
Savcılık da bilir ki basın yasasına göre her basın kuruluşu bir sorumlu göstermek
zorundadır. Ancak savcılığın burada çizmeye çalıştığı örgüt profiline
inanırsak, internet sayfalarında basın sorumlusu olarak gösterilen bir kişinin
bu örgütte yüksek seviyeli kadro olması mümkün değildir. Bu çok soyut bir
yorumdur.
2004-2014 yılları arasında örgütten çıktığına dair bilgi yok
diyorsunuz, ben de örgüte hiç girmedi diyorum. 2004 yılında iddia edilen yüksek
kadro olduğu burada kanıtlanamadı.
Ayrıca burada tek bir tanık yoktu. Hiç kimse dijitallerin
nasıl bu mahkemeye ulaştığını bilmiyor. Orijinaller ve kopyalar arasında bir
bağ kuramıyoruz. Ancak bunu kanıtlama zorunluluğu savunmada değil, kolluk
kuvvetlerindedir. Kanıtlayamadılar.
Savunmamda söylediklerime ve şüpheden sanık yararlanır
ilkesine dayanarak müvekkilimin beraatını talep ediyorum.'
Avukat Ahues'un yaptığı savunmadan sonra mahkeme heyeti
mahkemeye ara verdi.
Arada ise Özgül Emre mahkemeye katılanlara seslendi. Zafer
işareti göstererek 'Yunanistan'da tutuklu olan özgür tutsaklara özgürlük
istiyorum. Bu mahkemelerin kararlarını tanımıyoruz. Katillere ceza istiyoruz.
Filistin halkını katleden Netanyahu için, Tayyip Erdoğan için, Naziler için bir
ceza istiyoruz. Ama biliyoruz ki bu cezayı bu düzen vermeyecektir.
Ama bizler Nürnberg mahkemelerinde nasıl yargıladıysak
faşistleri, bugün de bizler Marksist-Leninistler yargılayacağız faşistleri.
Haklıyız Kazanacağız!' dedi.
Verilen aradan sonra Serkan Küpeli'nin avukatı Anna Busl
savunmasına başladı.
'Meslektaşlarım burada birçok şeyi söylediler. Bunların
hepsine katılıyorum. Ben savunmamda federal savcılığın mütalaasına cevap
vereceğim. Kısacası çok basittir aslında. Bu 129b davasında polis durumu tespit
etmiş. Geriye cezanın belirlenmesi kaldı. Durumu böyle tarif edebiliriz. Yalnız
savunma durumu böyle görmüyor ve görülmesine de karşı çıkıyor.
Bu mahkemenin temelini 129b yasası oluşturuyor. Bu yasa
genel anlamda problemli bir yasadır. Sadece burada tutuklu bulunan
müvekkillerimiz ve geçmişte bu yasanın mağduru olmuş insanlar için değil.
Hayır, bu yasa bütün bir toplumu ilgilendiren bir yasadır.
Bu yasa masumiyet karinesini hiçe sayan bir yasadır. Ayrıca
bu yasanın uygulanmasına şart koşulan dava açma yetkisi federal adalet
bakanlığı tarafından verilmelidir. Bu dava açma yetkisi sadece bağımsız yargıya
bir saldırı değildir, yürütmenin yargıya müdahalesi olarak burada çoğu kez
bahsedilen yasa devletine aykırıdır.
Savcı Setton bu itirazlarımıza gülünç ve folklorik diyerek
elinin tersiyle itiyor ve bu görevine layık olmayan bir davranıştır.
Bu dava açma yetkisinin içeriğine ulaşamıyoruz. İnceleme hakkımız
yoktur. Mahkeme de bunu inceleyemiyor. Neden? Oysa yürütmenin her kararı
denetime açık ve şeffaf olmalıdır. Peki yürütmenin bu kararı neden
denetlenemiyor? Bu konuda neden açıklık yoktur?
Yürütmenin, yani mevcut hükümetin verdiği bu dava açma yetkisi
zaten kendi içinde bir ön yargılamadır. Buna itiraz etme şansımız ise yoktur.
Savcı diyor ki direnme hakkı; Direnişin ancak eski toplumu
geri getirmeye yönelik olduğunda geçerlidir. Bunu sayısız mahkeme kararları
yalanlıyor. Çünkü direnme hakkı direnişin ne için olduğuna değil, neye karşı
olduğuna yöneliktir. O yüzden direnişçinin ne istediği değil, neye karşı
direndiği önemlidir.
129b yasası somut bir suçu veya tehlikeyi cezalandırmak için
değildir. Tam tersi soyut ve sürekli bir tehditte karşıdır. Hiçbir somut suça
ihtiyaç yoktur. Farklı bir deyimle; 129b yasası olmasaydı, Serkan Küpeli bugün
burada değil, evinde oturur olacaktı.
Küpeli bu mahkeme boyunca açıklamalarda bulundu. Kendi
kişisel geçmişini anlattı. Nasıl politikleştiğini, bu süreçte akrabalarının,
özellikle amcasının üzerinde büyük etkisi olduğunu anlattı. Tutuklanmadan önce
hem öğrenciydi hem de çalışıyordu. Ne yapmış müvekkilim?
Elbette suçlamalara da değindi müvekkilim. Birçok suçlama
hakkında 'evet, ben bunları yaptım' dedi. Mahkeme heyeti bunun için 'zaten açık
olan şeyleri kabul ediyor' dedi. Ancak zaten onun dışında suçlama da yok ki.
Nedir suçlama? Dernek faaliyeti, konserler, uyuşturucu ve sosyalizm konulu
eğitim çalışmaları, yürüyüşler, gazete dağıtımı, tatil kampları. Müvekkilim
bunları ne burada ne de hayata geçirdiği zaman gizlemedi ki. O yüzden kolluk
güçleri Google'de bir tıkla tespit edebildiler bunları. Çünkü gizli saklı
değildi. Müvekkilimin sonuna kadar savunduğu şeyler bunlar.
Biz savunma olarak direnme hakkına dayanarak, örgüt
üyeliğinin kanıtlanmadığından dolayı, müvekkilin ailevi durumundan kaynaklı,
2,5 senedir içinde bulunduğu ağır tecrit koşullarından dolayı ve sözde son
faaliyet tarihi olarak kabul edilen günden tam 6 sene sonra açılan davanın gecikmişliğinden
dolayı müvekkilimizin beraatini talep ediyoruz.
Şayet mahkeme ceza vermekte ısrar edecekse, müvekkilimizin
ailevi durumu ve yaşadığı ağır tecrit koşulları göz önünde bulundurularak
tutukluluğunun derhal kaldırılmasını ve tek bir gün daha cezaevinde kalmamasını
talep ediyoruz.
Sonuç olarak şu soruyu sorarak bitirmek istiyoruz; Asıl
tehlike kimden geliyor? Faşist, adaletsiz bir devlet olan, sokak ortasında
insan katleden, tutsaklara sistematik işkence uygulayan Türkiye Cumhuriyeti mi
tehlikelidir, yoksa müvekkilimiz mi tehlikelidir?
Anna Busl'un yaptığı savunmadan sonra duruşmaya son verildi.
Duruşma salonu boşaltılırken Özgül Emre zafer işareti göstererek gelen herkesi
selamladı, faşizme karşı mücadeleyi yükseltme çağrısı yaptı.
Bir sonraki duruşma 4 Kasım Pazartesi, saat 11'de olacaktır.
Tüm halkımızı duruşmalara katılmaya, emperyalizmi tutsaklarımızla birlikte
yargılamaya çağırıyoruz!
Devrimci Tutsaklar Onurumuzdur!
Özgül Emre, İhsan Cibelik ve Serkan Küpeli Serbest
Bırakılsın!
Devrimcilik Yapmak Suç Değil Görevdir!
Faşist 129ab Yasaları Kaldırılsın!
Nancy Grup
Yorum Gönüllüleri 27 Ekim Günü Yılmaz Güney'i Anma Etkinliğinde Konser
Çalışması Yaptı.
Açılan Stantta
Halk Okulu Dergisi, Zehra Kutay 'In Kitabı ve Grup Yorum Biletleri Yer Aldı
Savaşı Büyütüyoruz
Halkida davası
tutsakları, paraya çevrilen hükümlerinin ödemelerini yapmalarına rağmen serbest
bırakılmıyorlar. Bu kez oturum sahibi olmadıkları, kimlikleri olmadıkları
gerekçesiyle "idari tutukluluk" saldırısıyla karşı karşıyalar...
Halkida davası
tutsaklarının hükümleri paraya çevrilmişti, tutsaklar ödemelerini yapmalarına
rağmen serbest bırakılmadılar. Oturum sahibi olmadıkları, kimlikleri olmadığı
ve kamu güvenliğini tehdit ettikleri gerekçesiyle haklarında polis tarafından
"idari tutukluluk" kararı ve sınır dışı kararı verildi.
Bu
Kararların Geri Alınması Talebiyle 4 Ekim 2024 Tarihinde Ali Ercan Gökoğlu Açlık
Grevi Direnişe Başladı.
Ali Ercan
Gökoğlu Açlık Grevinin 25. Günündedir.
Türkiyeli 5
devrimci tutsak Halkida davası olarak bilinen bir dava nedeniyle, Yunan
yasalarına göre "hafif suç" kapsamında hüküm giymişler; sokaklardan,
derneklerin önünden gözaltına alınarak tutsak edilmişlerdi.
Halkida 'daki
yaz kampından dolayı ceza alan devrimciler yaklaşık olarak 1 yıldır tutsaklar
ve bu cezayı adil yargılanmadan aldılar. Savunma hakkı verilmedi, itiraz hakkı
tanınmadı, hüküm giydikleri kendilerine tebliğ edilmedi... Tüm hukuk ilkeleri
çiğnenerek cezalar verildi.
Halkida davası
süresinde devrimci tutsakların adil yargılanma haklarının tamamen gasp edildi.
Savunma hakkı tanınmadı, hükümleri kendilerine tebliğ edilmedi, yasal olanak
geçerli süre boyunca itiraz edemedikleri için bu haklarını kaybettiler, her
biri sokaklardan derneklerin önünden gözaltına alındılar ve tutuklandılar.
Adil yargılanma
ihlaline ilişkin yaptıkları tüm itirazlar reddedildi. Son hakları olan
cezaların paraya çevrilmesi hakkı için mücadele ettiler ve ödemelerini
yaptılar.
Şimdi de sınırdışı
edilme ve idari tutukluluk saldırısıyla karşı karşıyalar.
AKP faşizmi ile
iş birliği yapan Yunan hükümeti Türkiyeli devrimcilerin tutsaklığını uzatmak
için her şeyi yapıyor. NATONUN İKİ UŞAĞI DEVRİMCİLERE KARŞI TÜM GÜÇLERİNİ
BİRLEŞTİRİYORLAR.
"İdari tutukluluk" denilen pespaye
yasaları, "sınırdışı" tehditleri şimdi yeni birer saldırı haline
getirildi.
Daha önce Bulut
Yayla isimli devrimciyi sokaktan kaçırarak Türkiye faşizmine teslim eden Yunan
devleti, şimdi yeni saldırı hazırlıkları yapıyor.
HALKİDA DAVASI
İÇİN YAKLAŞIK 1 YILDIR BİZLER;
DEVRİMCİ
TUTSAKLAR VE HALK CEPHELİLER OLARAK YAŞADIĞIMIZ ADALETSİZLİKLERE VE HUKUK
TERÖRÜNE KARŞI MÜCADE EDİYORUZ.
Kazandığımız
her hak, yeni bir saldırı ile boşa çıkartılmaya çalışılıyor.
AKP faşizmi ile
iş birliği yapan Yunan hükümeti Türkiyeli devrimcilerin tutsaklığını uzatmak
için her şeyi yapıyor.
NATO'nun
hizmetkarı olan iki işbirlikçi güçlerini Türkiyeli devrimcilere saldırmak için birleştiriyorlar.
Yunan
hükümetine sesleniyoruz;
AKP
FAŞİZMİNİN YARDAKÇILIĞINDAN VAZGEÇİN!
DEVRİMCİ
TUTSAKLARDAN ELİNİZİ ÇEKİN!
HİÇBİR
SALDIRINIZ DEVRİMCİ İRADEMİZDEN DAHA ÜSTÜN DEĞİLDİR.
İRADEMİZİ
BİR KEZ DAHA SINAMAYA KALKMAYIN. BUGÜNE KADAR ÇOK DENEDİNİZ, HATTA SİZİN
AĞABABALARINIZ EMPERYALİSTLER, YARDAKÇILIĞINI YAPTIĞINIZ AKP FAŞİZMİ DE ÇOK
DENEDİ.
BAŞARAMADILAR.
BU KEZ DE
BAŞARAMAYACAKSINIZ.
ÖZGÜRLÜĞÜMÜZÜ
DİRENEK KAZANDIK,
DİRENEREK
KAZANACAK VE KORUYACAĞIZ
İŞBİRLİKÇİ
YUNAN DEVLETİ, DEVRİMCİ TUTSAKLARI TESLİM ALAMAZ
28 Eylül 2024 tarihi itibariyle Kalan Tutuklu Sayısı 32 kişidir
BU ARAMA DEĞİL,
YIKIMDIR! BU ARAMA DEĞİL, TALANDIR!
YIKILAN,
KIRILAN, DÖKÜLEN KURUMLARIMIZA YÖNELİK BU
SALDIRI HUKUKİ
DEĞİL, YASA DIŞIDIR!
AKP’nin Faşist
Polisleri Kurumlarımızı, Evlerimizi Adeta YIKMAYA Geldiler. Bu Yapılan TALAN VE
GASP ARAMASIDIR.
AMAÇ; ARAMA
DEĞİL, TERÖR ESTİRMEKTİR
AKPNİN
ESTİRDİĞİ FAŞİST TERÖRLE, NAZİLERİN UYGULADIĞI
FAŞİST TERÖR
AYNIDIR.
NAZİ HUKUKUNDA
NASIL“DÜŞMAN HUKUKU” SÖZ KONUSUYSA
AKP’DE
MİSİLLEME YAPMAK İÇİN DÜŞMANCA SALDIRMIŞTIR.
BU SALDIRILAR
TEMEL HAK VE ÖZGÜRLÜKLERİMİZE YÖNELİKTİR.
Naziler, Hukuku
Toplumda İstemedikleri Kişi ve Gruplar Üzerinde Bir Baskı Aracı Olarak
Kullandılar. Muhaliflerini Savunmasız Bırakarak, Yasalarla Tasfiye Ettiler,
Toplama Kamplarıyla Da İmha Ettiler. AKP’de NAZİ HUKUKUNU UYGULAYARAK HALKA
DÜŞMANLIK SAÇIYOR.
KURUMLARIMIZDA
SUÇ VE SUÇLU ARAMANIZA GEREK YOKTUR!
ÇÜNKÜ ASIL
SUÇLU KATİL AKP İKTİDARI, İKTİDARIN EMRİNDEKİ HAKİMLER, SAVCILAR VE İŞKENCECİ
POLİSLERDİR. HUKUKSUZ ARAMALARA DERHAL SON VERİLMELİDİR!
HAKSIZ
TUTUKLANAN TÜM TUTSAKLAR DERHAL SERBEST BIRAKILMALIDIR.
AKP faşizmi hasta tutsakları serbest bırakmayarak tedavi olma haklarını gasp ederek hasta devrimci tutsakları katletmek istiyor.
Lenf Kanseri Hastası Devrimci Tutsak Hasan
Karapınar’ın Tedavisi Engelleniyor Faşizmin hukuk terörüyle tutuklanan ve keyfi
baskılarla, engellemelerle sağlık tedavi hakkı elinden alınan Hasan Karapınar katledilmesine
izin vermeyelim.
Kanser hastası devrimci tutsak Hasan Karapınar derhal
serbest bırakılsın. AKP faşizminde merhamet değil adalet istiyoruz.
Kanser Hastası Devrimci Tutsak Hasan Karapınar Serbest
Bırakılsın
Tüm Hasta Tutsaklar Serbest Bırakılsın
Aziz Aslan’ın talepleri kabul edilsin,
Kuyu tipi hapishaneler kapatılsın!
Ayrıca, tecrit hastalıkların teşhisi ve tedavisini
engellemektedir. Bu şekilde, erken teşhisle tedavi edilebilecek hastalıklar
tedavi gecikmesi yüzünden ölümlere yol açmaktadır ve tutsaklar Güler ZERE ’nin
dediği gibi ölümün kıyısına getirip sadece dışarda ölme hakkını tanımaktadır.
AKP kasten tutsakların teşhis ve tedavilerini engelleyerek onları
katletmektedir.
AKP KENDİ HUKUKUNU UYGULAMIYOR, YASALARINA DA UYMUYOR!
Ceza ve Güvenlik Tedbirleri Hakkındaki Kanun’un 16.
Maddesine göre cezanın infazı mahkûmun hayatı için tehlike oluşturuyorsa
cezanın infazı ertelenir. Ama bu karar Adli Tıp Kurumu’nun gerekli raporu
vermesine bağlanmıştır. AKP’nin hizmetindeki bu kurum da tutsaklar ölümün
kıyısına gelinceye kadar bu raporu vermemektedir ve bu raporu verdiğinde artık
geç olmaktadır.
Bu da yetmiyormuş gibi AKP Adli Tıp “Hapishanelerde kalamaz”
raporu verse bile bu raporun Terörle Mücadele Birimleri tarafından da
onaylanmasını istemektedir.
Bu düzenin hiçbir kurumu meşru değildir. AKP hırsız, yağmacı
ve çürümüş bir iktidar partisidir.
DEVRİMCİ TUTSAKLAR ONURUMUZDUR
TÜM HASTA TUTSAKLAR SERBEST BIRAKILSIN
ADALET İSTİYORUZ
TALEBİ: "Kuyu Tipi Olmayan
Bir Hapishaneye Sevkim Sağlansın"
Aziz Aslan'ın Talepleri Kabul
Edilsin!
TAYAD'lı Aileler
Haftalık TAYAD Bülteninin 20.
Sayısını Okumak için
Tıklayınız