Şubat 2021

BORAN YAYINLARI ÖNSÖZ

“Sosyalizm, Marx’ın sayesinde bir bilim durumuna geldi.” Engels Engels’in Anti-Dühring isimli kitabının çevirisini yeniden düzenleyerek yayınlıyoruz.

Neden böylesi bir ihtiyaç hissettik;

Kitabın düzenlenmesi konusunda; Türkçeye Almancadan çevrilmiş hali, Türkçe ve Almancanın dil yapısının da getirdiği farklılıklardan dolayı, uzun tek cümle halindeki paragraflardan oluşuyordu. Bu paragraflar içerik ve anlamından kaybedilmeden tekrar orijinali ile karşılaştırılarak daha kısa ve anlaşılır cümlelere bölünerek kısaltıldı.

Yine bugünün Türkçesinde kullanılmayan kelimeler güncelleş- tirildi, bilimsel ifadelerin Türkçe anlamlarını kullanıldı.

Kitabı okuyan her okurun anlaması ve kavraması esas alındı. Örneklendirecek olursak; “utku” kelimesi yerine “zafer”, “ayrıklama” kelimesi yerine “istisna”, “belit” kelimesi yerine “ilke” kelimeleri kullanıldı. Ayrıca sol yayınlarda sıkça kullanılan ama günlük dilde kullanılmayan ve anlaşılmayan bazı kavramların Türkçe karşılığı yazıldı. Örneğin “lonca” kelimesi yerine, “usta kalfa birliği”, “manifaktür” kelimesi yerine “makinasız işbirliğine dayanan fabrika” denildi.

“Doğal seleksiyon” yerine, yine günlük dilde de kullandığımız

“doğal eleme” kullanıldı.

Bu yanıyla elinizdeki kitap bir özet değil, birebir çeviridir. Ki- tabı çevirmedeki amacımız halkımızın rahatlıkla anlayabilmesini sağ- lamaktır. Yıllar önce bu kitabı Türkçeye çevirenler değerli bir iş yap- mışlardı. Ancak çevirilerin dili ağır ve Felsefe diline hakim olanların bile okurken zorlandıkları bir dildir.

Engels Anti-Dühring kitabını neden yazmıştır?

Engels Anti-Dühring’i yazmaya 1876-1878 yılları arasında başlamıştır. Vorwärtz gazetesinde 3 Ocak 1877’den 7 Temmuz 1878’e kadar makaleler şeklinde yayınlanmıştır. Kitap olarak ilk baskısı 1877 ve 1878 yıllarında yapılmıştır.

Engels’in kitabı Anti-Dühring Marksizm’in gelişiminde önemli bir rol oynamıştır.

Marx ve Engels’in yaşadığı dönemden itibaren burjuvazi için en büyük tehlike kendi iktidarlarının yok olmasıydı. Bu gerçeklik kaçınılmazdı, ama yine de komünist ideolojiyi yok etmek için burjuva devletler olanaklarının tamamını kullandı. Tutuklamalar, çıkarılan ya- salar, sürgünler bu baskıların bir yanını oluştururken, diğer bir yanını da ideolojik olarak Marksizmi bitirme yok etme- bugünde olduğu gibi- uğraşındaydılar.

Aynı zamanda komünist düşünceyi ideolojik olarak yok etmek demek, Marx’sız bir sosyalizm düşüncesini yaymak, bunun doğruluğunu ispatlamak demekti.

Bunun için her türlü bağnazlığa başvurarak; 1- Marksizm’in bilimsel yanını,

2- Materyalist ve diyalektik düşünce sistematiğinin yanlışlığını,uzlaşmacı ve reformist bir noktaya çekmek için, kullanabilecekleri tüm üniversite öğretim görevlilerini devreye soktular. Burjuvazini tüm çabası Marksizmi bilimsel olarak yok etmeye yönelikti.

Marx ve Engels yaşadıkları dönemde burjuvazinin bu saldırı- larına kendi cephelerinden cevap verdiler. Engels’in “Anti-Dühring” kitabı burjuvaziye ve oportünizme karşı verilen ideolojik mücadelede önemli bir örnektir.

 Neden önemlidir; Eugen Dühring’in tarihsel materyalizm ve diyalektik düşünce yapısını çürütme çabalarına karşı Engels ve Marx cevap verirken aynı zamanda da kendi düşüncelerini sistematize ede- rek, tarihsel ve diyalektik materyalizmi bilimsel bir temele oturtarak tartışmasız bir noktaya taşımışlardır. Düşüncelerinin sistematize ol- ması pratik mücadele içinde, bizzat oportünizm ve reformizme karşı verilen savaş içinde gerçekleşmiştir.

Marksizm’in tartışmasız bir bilim ve dünya halklarının kılavu- zu olması dünya devrim tarihi içinde onlarca defa kanıtlanmıştır. Her ülkenin devrimcileri kendi özgün koşulları içinde Marksizm’i uyarla- mış ve emperyalizme karşı savaşta kılavuz edinmiştir. Marksizm’in yaşayan ve gelişen bir bilim haline gelmesi, toplumların gelişiminin doğal bir sonucudur. Çünkü Marksizm doğanın ve toplumların gelişim yasalarını eksiksiz çözümlemiş ve sistemli, anlaşılır hale getirmiştir. Dünyayı nasıl anlayacağımızı, yorumlayacağımızı ve değiştireceğimi- zi öğretmiştir.

Lenin’in ifade ettiği gibi Engels’in Anti-Dühring yapıtı içerik bakımından zengin ve öğretici bir kitaptır.

Kitap sadece Marksizm’in oturduğu üç temel ayağı; 1- Felsefe

2-            Politik ekonomi

3-            Bilimsel sosyalizmi

ayrıntılı bir şekilde açıklamakla kalmaz aynı zamanda da işçi sınıfının düşmanına karşı uzlaşmaz mücadelesinin, burjuvazi ve oportünizm- le ideolojik mücadelenin örnek bir başyapıtıdır. Aynı zamanda Lenin, Anti-Dühring’i Komünist Manifesto’dan sonra işçi sınıfının başyapıtı olarak adlandırır.

Anti-Dühring kitabını Engels yazmıştır, ama Dühring’in orta- ya attığı teorik karmaşayı bilimsel olarak çürütmek için Marx’ta aktif olarak kitabın yazılmasına katılmıştır. Çünkü Marx, Dühring’in yazılarının özellikle oportünizmin temel ideolojik yapılanmasını oluşturdu- ğunu ve o sürecin devrimcileri (Sosyal Demokratlar) içinde ciddi bir etkilenme olduğunu görür. Bu nedenle Marx Dühring’e verilecek ce- vabı önemsemiş ve burjuvaziye karşı yürütülen ideolojik mücadelenin bir parçası olarak görmüştür. Çünkü Eugen Dühring o dönem için bi- linçli olarak burjuvazinin ideologluğunu yapmış, sol içinde Engels’in deyimiyle ucube düşüncelerini yaymış, özellikle oportünizmi etkile- miştir. Dühring’in düşünceleri Alman üniversitelerinin kürsülerinden yayılmış, burjuvazi Dühring’i, Marksizm’i “bilimsel olarak çürütme- nin” bir aracı olarak kullanmıştır. Yani, günümüzde de olduğu gibi, burjuvazi solu solla vurarak Marksist ideolojiyi önce saptırıp sonra da yok etme hesabı yapmıştır.

Bir yandan, o dönem, yani 19. Yüzyılın ikinci yarısından itiba- ren Marksizm’in teorik zaferi, Marksizm düşmanlarını, özellikle opor- tünizmi Marksistmiş gibi görünmeye zorluyordu. Diğer yandan da, 19. yüzyılın altmışlı ve yetmişli yıllarında oportünist düşünceler sosyal demokratlar arasında yaygınlaşıyordu. Bu aynı zamanda Bismarck’ın “Sosyalistler Yasası”nı (Sozialistengesetzes) çıkardığı döneme de denk gelir. Artık ideolojik mücadele açık düşman burjuvazinin yanı sıra, iç düşmanla mücadele de önem kazanmıştır. Bu koşullar içinde Marx ve Engels’in oportünizmin ve revizyonizmin içinde yaşanan sağ sapmalara, Marksist teoriden sapmalara karşı mücadelesi de keskin ve sert bir çizgi almıştır. Güncel bütün gelişmeler takip edilmiş ve her sapmaya karşı ideolojik mücadele verilmiştir.

O dönemim öne çıkan isimlerinden Eugen Dühring sağ sapma- nın başını çekenlerdendir. “Marx’sız bir sosyalizmin” savunucusudur ve Sosyal Demokratların saflarında epeyce bir kafa bulanıklığı yarat- mayı başarmıştır.

Friedrich Engels: ANTİ DUHRİNG (Boran Yayınları)

Bay Eugen Dühring’in Bilimi Alt Üst Edişi

Marxs’ın cevap yazılması konusunda Engels’e ısrar ettiği ve ortak bir çalışma sonucu ortaya çıkan Anti-Dühring kitabının “başkahramanı” Eugen Dühring kimdir?

Memur bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen Eugen Dühring Berlin üniversitesinde hukuk öğrenimi görmüştür. Gözlerinde yaşadığı bir rahatsızlık sonucu felsefe ve ekonomi bölümüne girmiş, aynı yıllarda Berlin üniversitesinde bu dallar üzerine öğretim görevli- si olarak çalışmıştır. Bu süreçte felsefe, ekonomi üzerine yazıları yayınlanmıştır. Yayınlanan yazılarından kaynaklı görevinden atılmış ve mesleğini icra etmesi yasaklanmıştır.

Bu “komünist profesöre” karşı anarşist J. Most, revizyonist E. Bernstein ve Bebel gibi sempatizan bir kesim oluşmuş, yazdıkları ile bu kesimi etkisi altına almayı başarmıştır.

Dühring’in meslekten men edilmesi ile sempati kitlesi özellikle öğrenciler arasında genişlemiş ve öğrenciler Dühring lehine gösteriler yapmışlardır. Özellikle Dühring yandaşları meslekten men edilmesini Dühring’in haklı ve doğru olduğunun kanıtı saymışlar ve kitaplarının yazılarının yayınlanmasından öncülük etmişler, Engels’in Vorwärtz’de yayınlanmaya başlanan Anti-Dühring makalelerini eleştirmişlerdir. Hatta sosyal Demokratların 1877’de Gothaer Parti kongresinde J. Most Engels’in Dühring üzerinde makalelerinin yayınlanmasının ya- saklamasını istemiştir.

1878 yılında Engels’in Anti-Dühring kitabının yayınlanması ve Dühring’in yazılarının bilimsel olarak çürütülmesi ile Dühring sosyal demokratlar içinden hızlı bir şekilde kaybolmuştur. Bu kayboluşun- da aynı zamandan o yıl Bismarck’ın çıkardığı “Sosyalistler Yasası”da kuşkusuz etkili olmuştur. Çünkü bu yasayla birlikte Sosyal Demok- ratlar illegaliteye çekilmek zorunda kalmışlar, sürgün ve tutuklamalar yaşamışlardır.

Eugen Dühring, 1880’li yıllarda tamamen sağa sapmış bir şe- kilde siyasi arenaya tekrar çıkmış ve anti-semitizmi savunan bir ki- tabı yayınlanmıştır. Bu kitapta “bilimsel” olarak Yahudilerin neden yok edilmesi gerektiğini ve Yahudilerin doğası gereği tüm halkların düşmanı olduğunu ve ortadan neden kaldırılması gerektiğini savun- muştur. Dühring’in yazıları Nazi Almanya’sında okul kitapları olarak okutulmuş ve Nazi faşizminin ideolojik olarak beslendiği bir kaynak olmuştur.

Eugen Dühring, oportünizmin en uç noktaya kadar savrulup, son tahlilde düşman saflarına hizmet ettiğinin somut bir örneğidir. Eugen Dühring’in yaşamı, “Komünist profesör”den, faşizmin kafatasçı ideoloğuna kadar uzanan bir yaşamdır. II. Paylaşım savaşı sonrasında Dühring’in sosyalist ülkelerin tamamında ırkçı ve kafatasçı kitapları yasaklanmıştır.

Anti-Dühring yayınlandığı andan itibaren oportünist ve reformist düşüncelere karşı mücadelenin el kitabı olmuştur. Bugün de bizim açımızdan bu kitap önemlidir. Çünkü ne burjuvazi değişmiştir, ne de oportünizm ve reformizme karşı mücadelemiz bitmiştir. Çünkü burjuvazi Marksizmi çürütmek ve revize etmek, kendi belirlediği sınırlara hapsetmek için sol görünümü altında ideologları kullanmakta, oportü- nist ve reformist örgütlenmeleri bu ideologlar aracılığı ile etkisi altına almaktadır. Silahları betonlara gömdürüp, emperyalizme karşı kaçınıl- maz olan silahlı mücadelenin yerini “barışçıl” mücadele yöntemlerine bıraktırmaktadır.

Kitabı yeniden çevirmemizin diğer bir nedeni kitabın halkımız tarafından yaygın olarak okunmasını sağlamaktır.

Engels bu kitabında bilimsel sosyalizmi sade bir dille açıklamış, o zamana kadar Marx ve Engels’in temsil ettiği diyalektik yöntem ve komünist dünya görüşünü tutarlı bir biçimde açıklamıştır. Sosyalizmi savunanlar romantik inanç taşıyıcıları değildir. Sosyalizm mutlak gelecek olandır, Engels bunu tüm bilimselliği ile bu kitabında maddelendirmiş ve açıklamıştır.

Felsefe denince uzak duran büyük bir kesim vardır. Çünkü çevrilmiş felsefe kitapları genellikle anlaşılmaz, karmaşık sözlerle doludur. İlkokulu zorla bitirebilen en yoksul kitlelerin bu tür karmaşık kitapları anlaması elbette zordur. Karmaşık ya da anlaşılmaz yazan sosyalizmin ustaları değildir, Engels’in sade anlaşılır bir dili vardır… Felsefeyi anlaşılmaz yapan, elit bir avuç insanın tekeline veren burjuvazinin kendisidir. Çünkü düşünen, sorgulayan ve hareket geçen bir halk onun korkulu rüyasıdır. Bu nedenle halkların kafasını karıştırmak, bulanıklaştırmak isterler.

Biz ezilen, yoksul bırakılan halklar okumalıyız. Haklılığımız nereden gelir, bilimsel olarak oturduğu temel nedir, gelecek için umutlu olmamızın temeli nedir, tüm bunları yerli yerine oturtmak için okumalı ve öğrenmeliyiz. Bunun için özellikle sosyalizmin ustalarının yazdıklarını okumalıyız. Okurken göreceğiz ki dilleri son derece anlaşılırdır.

Bilgimizi artırarak dünyaya umutla bakabilir ve dünyayı değiştirebiliriz.

Bilgimizi artırarak kendimize inancımızı güçlendiririz. Elinizde tuttuğunuz bu kitap, Marksizm’i ve Leninizm’i kendine kılavuz edinmiş sosyalizme inanan, sosyalizm için bedeller ödeyen devrimcilerin kolektif çalışmasıyla oluşmuş bir ürünüdür.

Grup Yorum emekçisi Ali Aracı kitabın çevirisine 2019 yılında yoğun baskı koşularında başlamış, tutuklanmasının ardından hapishanede çevirisine devam etmiştir.

Her sayfası elle yazılmış, kopyası da elle yazılarak hapishane dışına yollanmıştır. Çeviri yapılırken Silivri Hapishanesi Özgür tutsakları çevrilen bölümleri okuyarak, düzeltmelerle, önerileriyle katkılarını sunmuşlardır. Kopyaları dışarı çıkarılmış, yoldaşlarımız dizgisini yapmış ve dışarda ülkemizden binlerce kilometre uzaklıkta Anti Emperyalist Cephe emekçisi Nurhan Erdem-Aşoğlu tarafından tekrar gözden geçirilmiş ve orijinal dili ile karşılaştırılmış, düzeltmeler yapılmıştır.

Bu kitap, sıla ve gurbetin, içerisi ve dışarısının iç içe geçtiği, hapishane duvarlarını, ülke sınırlarını aşan, ortak inancın ve ortak ruhun yarattığı, yoldaşlarımızın emeğidir.

Marksizm, savaşan, emperyalizme karşı sosyalizm mücadelesi veren devrimcilerin kılavuzu olmaya devam ediyor. Çünkü emperyalizm Marksizm’i yok edememiştir. Marksizm bizim mücadelemizde, beynimizde yaşamaktadır.

Sosyalizm dünya halklarının geleceği ve umududur…

Yaşasın Marksizm

Yaşasın Sosyalizm

 

Kitabı İndirmek İçin Linke Tıklayınız

 

Devrimcilik Yapmak Suç Değil Görevdir!

Mehmet Özdemir 2 çocuk babası bir devrimcidir. Bir itirafçı iftiracının yalan beyanlarıyla tutuklanmıştır. Mehmet Özdemir için adalet isteyen eşi ve arkadaşları gözaltına alınarak susturulmaya çalışılmaktadır.

Devlet Mehmet Özdemir gibi insanların devrimcilik yapmasından rahatsızlık duyuyor. İşine gücüne bakmasını, düzenle mücadele etmemesini istiyor. Mehmet Özdemir'i tutuklayarak ailelere, halka sizler de devrimcilik yaparsanız sizleri de komplolarla tutuklarız mesajını vermek istiyor.

Bizler Mehmet Özdemir'i yalnız bırakmayacak, Mehmet Özdemirleri çoğaltacağız.

Mehmet Özdemir Komplolarla Haksız Hukuksuz Bir Şekilde Tutuklanmıştır,

Mehmet Özdemir İçin Adalet İstiyoruz!

Eskişehir Dev-Genç

Belçika'ya iade edildikten sonra hukuksuzca hapishanede tutulduğu yetmezmiş gibi Tek Tip Elbise dayatmasına tabi tutulan Erdal Gökoğlu açlık grevinin 18.gününde.  Erdal Gökoğlu'nu yalnız bırakmamak için herkesin yapabileceği bir şey var. Mektup yazmak bunların en başında, en kolayı ve direnen tutsağa en fazla moral vereni...

Erdal Gökoğlu'na yazalım. Yalnız bırakmayalım.

Ayrıca Erdal Gökoğlu'na yapılan Tek Tip Elbise dayatmasına son verilmesi için hapishane idaresini arayalım.

Bugün Belçika'nın Charleroi şehrinde korona kısıtlamalarına karşı yapılan kahvaltıdan sonra Erdal Gökoğlu'na' mektup yazıldı.

Erdal Gökoğlu'nun Adresi:

Avenue Ducpétiaux 106/N242, 1060 Saint-Gilles

Hapishane Telefon Numarası:

00322 543 56 11

Sevcan ve Seher Adıgüzel, iki devrimci. Almanya' da doğdular, yüzleri vatanlarına, halklarına dönük iki gencecik kız kardeşler.

Sevcan... Almanya' da katliam yapan NSU'lu ırkçı katilleri teşhir ederken gözaltına alındı.

Ülkeye gittiğinde on beşinde bir fidan olan Berkin' in tabutunu omuzladı. Bu defa faşizmin evlerinde infaz ettiği gencecik Sıla'nın ve Günay'ın tabutu omuzlarındaydı.

Seher... Ablasının peşinde ülkesine gittiğinde, hemen hemen her üyesinin tutsak düştüğü Grup Yorum' un içinde yer aldı. Üç yıl içinde defalarca tutuklandı.

Betül, Bergün Varan. İki kız kardeş, iki devrimci. Hollanda' da doğdular. Halkın ve vatanın sorunlarını omuzlamak için ülkeye döndüler.  Türküleriyle büyüdükleri Grup Yorum' da halkın türkülerini söylediler.

Bergün... Ülkeye gittiği üçüncü günde İdil Kültür Merkezi'nde saçları kökünden koparılarak gözaltına alındı, tutuklandı.

Defalarca gözaltına alınıp tutuklandı, geçtiğimiz günlerde tahliye edildi.

Betül, Sevcan ve Seher ise hala hapishanedeler. Onlarca yıla varan hapislikle " cezalandırılmak" isteniyorlar.  Cezalandırılmak istenen tercihleridir. Çünkü devletlerin temel politikası haline gelen, özelikle gençliğin yozlaştırılmasına karşın alternatiftir onların seçimi. Gözdağı vermek istiyorlar.

Zulümden beslenen faşizmin adaletine onları bırakmayacağız. Tüm halkımızı bu vatansever, devrimci gençlerimizi sahiplenmeye çağırıyoruz.

Sevcan Adıgüzel, Seher Adıgüzel ve Betül Varan'a Özgürlük!

Grup Yorum Halktır Susturulamaz!

Devrimcilik Yapmak Suç Değil Görevdir!

Mannheim Halk Cephesi

Korona kısıtlamalarına teslim olmayalım kapsamında bu pazarda kahvaltı ve doğa yürüyüşünü halkımızla birlikte örgütledik. Bugün Limburg ‘ta sabah kahvaltısı ve sonrasında doğa yürüyüşü gerçekleştirdik. Yine Charleroi Bir araya gelen ailelerimiz kahvaltı yaptılar. Belçika’da tutuklu bulunan Erdal Gökoğlu için toplu mektup yazıldı. Pazar kahvaltı ve doğa yürüyüşleri önümüzdeki günlerde de devam edecek.

Belçika Halk Cephesi


Avrupa'nın göbeğinden gidip emperyalist haydutlar tarafından işgal edilmiş vatanının kurtuluşu için devrimci mücadele vermek suç değil!

Grup yorum emekçisi Betül Varan ve Seher Adıgüzel hakkında hiçbir suçları olmadığı halde hâlâ tutsaklar.

AKP faşizminin rehin alma politikası bize vız gelir! Aynısı Dev- Genç’li özgür tutsak Sevcan Adıgüzel için de geçerlidir.

 Anti-faşist, anti-emperyalist olmak suç değildir, meşrudur! Faşizme boyun eğmemek suç değil görevdir.

Derhal bu genç devrimcilerin tahliye olmasını talep ediyoruz çünkü gerçek bir suç işledikleri yoktur bir iftiracının kirli yalanlarıyla bizi durduramazsınız.

Seher, Sevcan, Betül'e Özgürlük!

 

Ömrünün 37 yılını komplolarla hapishanede geçiren, sayısız işkencelere, katliamlara tanık olan ama hiçbir şart ve koşulda faşizme teslim olmayan, boyun eğmeyen, halkından ve yoldaşlarından vazgeçmeyen devrimci Ali Osman Köse son yıllarda uzun süreli tutsaklığa bağlı olarak çeşitli hastalıklara yakalanmış, süreç içerisinde artık kendi işlerini kendi halledemez duruma gelmiştir. Bu durum neticesinde heyet eşliğinde sağlık kontrolünden geçmiş ve kendisine hapishanede kalamaz raporu verilmiştir fakat hiçbir sağlık sorunu olmayan mafyaları, çeteleri kendilerine köpeklik yapması için sahte raporlarla tahliye eden faşizm adalet sistemi, kendilerine boyun eğmeyen devrimcileri her zaman olduğu gibi ölüme terk etmiş, raporları görmezden gelip tutukluluk halinin devamına karar vermiştir ve akabinde tüm bu hastalıklarının üstüne bir de covid hastası etmiştir yoldaşımızı. Faşizmden asla merhamet, af, anlayış beklemedik, beklemeyiz! İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nde geçen insanlık hakkıdır; hasta insanlar hapishanede kalamaz, tecrit edilemezdirler! Hasta insanları tecrit etmek insanlık suçudur ve zaman aşımı yoktur. Hasta Tutsak Ali Osman Köse'yi serbest bırakın, her geçen gün çoğalan suçlarınıza bir yenisini eklemeyin, AKP’nin insanlık suçlarına ortak olmayın!

Hasta Tutsak Ali Osman Köse Serbest Bırakılsın!

Tecrit Hasta Ediyor, Öldürüyor; Tecrit İnsanlık Suçudur!

Ali Osman Köse'nin Başına Gelecek Her Türlü Kötülükten İnsanlık Düşmanı AKP ve Onun Tetikçileri Sorumludur!

Ali Osman Köse'yi İnsanlık Düşmanlarının Elinden Alacağız!

Çayan Halk Cephesi

 20 Şubat 2021 Cumartesi günü Köln Merkez Tren İstasyonu (Hbf) önünde bir kez daha Boğaziçi Üniversitesi direnişine destek eylemi yapıldı.

Saat 16:00 da başlayan eylem sloganlar, marşlar, konuşmalar ve bildiri dağıtımı ile 17:00 a kadar devam etti.
“ AKP FAŞİZMİ DİRENEN GENÇLİĞİ VE HALKI TESLİM ALAMAYACAK” pankartı altında gerçekleştirilen eyleme 40 kişi katıldı.
Eylemde Almanca ve Türkçe yapılan konuşmalarda AKP faşizminin nasıl bir FAŞİST terör mekanizması yarattığı ve nasıl ağır bir terör uyguladığı vurgulanarak en masum hak eylemlerinden olan Boğaziçi Direnişini boğmak için kaç öğrenciyi gözaltına aldığı kaçını tutukladığı veya ev hapsine tabi tuttuğu diğer baskı yöntemleri ile birlikte anlatıldı.
Çevredekilerin de ilgisini çeken eylemde sorun yaratmaya çalışan iki ırkçıya da gereken yanıtlar verildi.

Kahrolsun Faşist Terör!
Yaşasın Gençliğin Ve Halkımızın Faşizme Karşı Direnişi!

NRW HALK MECLİSLERİ

 






 İTİRAFÇI KENAN EMRE ÜSTÜNDAĞ'IN İFADELERİYLE,

KOMPLOLARLA TUTUKLANAN HALKIN MÜHENDİS MİMARLARI'NA ÖZGÜRLÜK
RANT İÇİN DEĞİL,
HALK İÇİN MÜHENDİS-MİMARLIK YAPIYORUZ

Bizler Halkın Mühendis Mimarlarıyız. “Rant için değil Halk için Mühendislik” diyerek çıktık yola. Halk için üretim yapmak, halkımızın sorunlarına ortak olmak derdimizdir. Asgari ücretle çalışan, yoksullukla boğuşan, her geçen gün yapılan zamlarla daha da yoksullaşan halkımıza bir umut olma sorumluluğunu omuzlarımızda hissediyoruz.

Einstein’ın dediği gibi; “Ancak başkaları için yaşayan bir hayat, yaşanmaya değer bir hayattır.” Halkımızın nefes alabildiği her an, bizim için de daha yaşanası bir hayattır. Halk için Mühendis-Mimarlık yapmamız, tam da bu nedenledir. Halkımız bereketli anadolu topraklarında, zenginliklerinden faydalanabilsin, ak babalar gibi tepemize üşüşenlerden kurtulalım, "o büyük düşümüz olan Sosyalizm düşümüzü gerçek kılalım" diyedir.

HALK İÇİN MÜHENDİSLİK MİMARLIK NEDİR?

1- Emperyalizmin çaldığı, halka silah ve sömürü aracı olarak geri dönen bilgi ve teknolojiyi asıl sahiplerine teslim etmektir.

2- Yaşadığımız vatana ve halkımıza kendi alanımızdan doğru yapılan saldırılara karşı halkın yanında olmaktır.

3- Halkın ihtiyaçları konusunda halkın öncüsü olup bu ihtiyaçlara halkla birlikte cevap vermektir.

4- Halkın aydını olmaktır. Emperyalizme ve faşizme karşı mücadelede halkın öncüsü olmaktır. Ülkemizde yaşanan adaletsizlikleri halka anlatmaktır.

5- Kendi mesleki sorunlarının çözümü konusunda politika üretmek ve bu politikayı pratiğe geçirmektir.

6- Adaletsiz çürümüş bu düzenin alternatifi olan sosyalizmin mühendislik-mimarlık faaliyetlerini bugünden somutlamaktır.

7- Yoksul halkın temel ihtiyaçlarını halkçı çözümlerle buluşturmaktır.

8- Emperyalizmin çaldığı tüm insanlığın mirası olan bilgiyi gerçek sahibi olan halka iade etmektir.

9- En yalın, en pratik çözümler kullanmaktır, kolektivizm ile ortaklaşarak üretmektir.

10- Bildiğini paylaşmak, bilmediğini öğrenmektir.

Bizler de; Halkın Mühendis-Mimarları etiğine uygun olarak, halk için mühendislik-mimarlık anlayışımızdan, ilke-kurallarından yola çıkarak, halk için birçok proje gerçekleştirdik:

- Halk Bahçeleri: Emperyalist tekellerin halka dayattığı sağlıksız gıdalara karşı İstanbul Küçükarmutlu'daki Gülsüman-Şenay Halk Bahçesi başta olmak üzere Anadolu'nun farklı yerlerinde halkın kendi meyve-sebzesini yetiştirdiği halk bahçeleri kurduk. Tohumları halkla birlikte ektik, halkla birlikte hasat edip paylaştık.

- Halkımız aç kalmasın diye, halkın kendi evlerinde yetiştirebileceği, besin değeri yüksek gıda olan, özellikle protein ve demir bakımından zengin bir besin olan mantar üretimini yaptık.

- Hasan Ferit Gedik Rüzgar Türbini: Elektriğe zam üstüne zam yapılırken, enerjide dışa bağımlılığımız artarken, işbirlikçi AKP, rüzgarımızı bile emperyalistlere satarken; Halkın Mühendis Mimarları olarak halkın kendi elektriğini üretebilmesi için rüzgar türbinleri geliştirdik. Türbinin tüm parçalarını kendimiz ürettik ve piyasadaki rüzgar türbinlerinden çok daha ucuza mal ettik.

- Çayan Gün Su Türbini: Dersim'in Hozat ilçesindeki Karsel köyü, yıllar önce zorla boşaltılmış, elektriği kesilmiş. Köyde tek bir aile yaşıyor. Halkın Mühendis Mimarları olarak, 2016'da Karsel köyüne giderek köydeki dereye bir su türbini kurduk ve köyün tüm elektrik ihtiyacını karşıladık. Türbin, -20 derecede, 3 metrelik buz kütlesinin altında bile çalışıyor; evin tüm ihtiyacını karşılıyor.

- Ferhat Gerçek Yürüteci: 2007 yılında, 16 yaşında dergi dağıtırken polis tarafından sırtından vurulup felç bırakılan, omurilik felci olan Ferhat Gerçek için yürüteç ürettik, yoldaşımızı ayağa kaldırdık. Bu yürüteci piyasadakinden 10 kat daha ucuza mal ettik.

- Dilek Doğan Çeşmesi: "Galoş giy" dediği için, annesinin, babasının gözü önünde Yüksel Moğultay tarafından katledilen Dilek Doğan için çeşme yaptık. Halkımızın ücretsiz su ihtiyacını karşıladık. Dilek Doğan anısına, onu yaşatmaya devam ediyoruz.

- Armutlu'daki yıkım tehditlerine karşı, kentsel dönüşüm saldırılarına karşı halkın barınma hakkını savunduk. "Yerinde Yerlisiyle İyileştirme Ulusal Mimari Fikir Projesi" yarışmasını düzenleyerek kentsel dönüşüme karşı alternatif sunduk.

- Soma'da katledilen 301 madencinin ailelerinin yanında olduk.

Halkın sorunlarını, halkımızla birlikte çözmeye çalıştık. Yoksul halkımızın içinde olduk.

Bu düzenin yasalarına göre;

- halkın sanatçılığını yapmak,
- halkın avukatlığını yapmak,
- halkın mühendis-mimarlığını yapmak,

Kısacası; halk için mücadele etmek, halkın çıkarını savunmak suçtur. Çünkü faşizm her zaman halkı kendine bağımlı kılmak istiyor. Halkın düzene karşı alternatifler üretmesini istemiyor. Halka umut olmamızı istemiyorlar. Bizi bu ülke topraklarında silip, sömürü-talan-zulümlerini artırmak istiyorlar. Ancak; bu topraklarda biz varız. Anadolu'nun her karış toprağında bizim emeğimiz, alın terimiz var.

Halkın Mühendis Mimarları olarak bizler, faşizmin her dönem hedefinde olmuşuzdur. Halk için mühendislik-mimarlık yapmamız suç olarak gösterilmiştir.

İşte bu nedenle; AKP faşizmi her dönem, yöneteme krizi derinleştikçe, Kenan Emre Üstündağ gibi hainler, işbirlikçiler yaratarak, yalan beyanlarla komplolarla halkın mühendis-mimarlarını tutukladı. Bizleri; onun düzenini, bekasını sürdürmesinin önünde engel olarak gördü.

Volkan Bülent AYDEMİR, Olcay ABALAY, Mehmet ARAZ, Barış YÜKSEL
28-29 Ekim 2020 tarihlerinde gözaltına alınıp, 4 Kasım 2020 günü itirafçı ifadesiyle tutuklandılar.

Kenan Emre Üstündağ, verdiği ifadelerin üstüne ek olarak, 17 Aralık 2020 tarihinde mühendis-mimarlar ve daha birçok kişi üzerine, toplamda 55 devrimci-demokrat kişi hakkında daha ifade verdi.

21 Aralık 2020'de; Ezgi KIRLANGIÇ, Işılgül ÇAKMAK, Mehmet GÖÇEBE, Özlem KARATAŞ, Songül SAY, Turan DOLU yine komplolarla, Kenan Emre Üstündağ işbirlikçisi, haininin ifadeleriyle tutuklandı.

Halkın mühendis-mimarı olan toplamda 9 arkadaşımız, şu anda aylardır Silivri 1 No'lu Kapalı Hapishanesi'nde tutulmaktalar.

Barış Yüksel, ODTÜ Bilgisayar Mühendisi Mezunu. Aynı zamanda Grup Yorum emekçisi. Düzende çok rahat para kazanabilecekken, yaşamını idame ettirebilecekken o, halkın sanatçılığını, halkın mühendisliğini tercih etti. Kendini halkı için adadı.

Daha öncesinde de, İdil Kültür Merkezi baskınında, 26 Şubat 2019'da, yine gizli tanık ifadeleriyle tutuklanmıştı ve yaklaşık 10 ay kadar tutsaklık yaşamıştı. Çıktığında kaldığı yerden halk için sanatını yapmaya, halk için mühendislik yapmaya devam etti. Hapishane sürecinde, Grup Yorum'un bateristi olarak "Konser Yasaklarının Kaldırılması İçin", dört Grup Yorum emekçisiyle birlikte, bedenini 100'lü günleri aşkın süre açlığa yatırdı.

Halkın Mimarı Cem Dursun, yine itirafçı, işbirlikçi hain Berk Ercan'ın ifadeleri nedeniyle, Pir Sultan Abdal Derneği, Armutlu Cemevi'nden, ibadethaneden alınarak, halkın inancı, değerleri çiğnenerek bulunduğu Cemevi'nden alınarak, 19 Temmuz 2018'de tutuklanmıştı. O günden bu yana Tekirdağ 2 No'lu Hapishanesi'nde tutsak.

Gördüğümüz her yerde işbirlikçi, hain Kenan Emre'nin yüzüne tükürelim. İhaneti lanetleyelim.

Halkımız;

Halk için mühendislik-mimarlık yapanlar, sizlerin evlatlarınız. Onların faşizmin zindanlarından çıkarmak bizim elimizde.

Mektuplarımızla tutsak Halkın Mühendis-Mimarlarının yanında olalım. Onları sahipsiz bırakmayalım.

HALKIN MÜHENDİS-MİMARLARI ONURUMUZDUR!
MÜHENDİSİZ-HAKLIYIZ-KAZANACAĞIZ!
HALKIN MÜHENDİS MİMARLARI

                                                                                                                                            21 Şubat 2021

 

 

 Doğup büyüdüğü mahallede, evinin içinde ailesinin gözü önünde göğsünden vurularak katledilen Dilek Doğan’ın abisi Emrah Doğan iki senedir tutuklu. 10 Mart tarihinde yeniden duruşması var. Emrah Doğan, Armutlu mahallesi halkına mektup yazdı. Doğan ailesinin adalet mücadelesi halkımızın adalet mücadelesinden, adalet özleminden ayrı ve bağımsız değildir. Emrah Doğan’ın mektubunu, “Tüm bunları, halkımız, ülkemizin aydın ve sanatçıları, gazetecileri bilsin diye yazıyorum.” vurgusundan dolayı aynen yayınlıyoruz:

“Merhaba
Bundan 6 yıl önce evimize yapılan baskında polislere “galoş giyin” dediği için göğsünden tek kurşunla katledilen Dilek Doğan’ın abisiyim…
Dört duvar arasından yazıyorum size! Çünkü Dilek’in katillerini tüm dünyaya duyurduğumuz adalet mücadelesi verdiğimiz için ailecek bizden intikam alınıyor! Benim payıma, komplolarla dolu bir iddianameyle tutsaklık düştü. Annem-babam, kardeşlerim hakkında soruşturmalar açıldı. Bir abim ailesini burada bırakıp yurtdışına çıkmak zorunda kaldı. Yeğenim babasına doya doya sarılamadan büyüyor… “ADALET”, evet sadece adalet istediğimiz için cezalandırılıyoruz.
Hakkını arayanların cezalarla sindirilmeye çalışılması, ülkemiz yargı sisteminin olağan işi haline geldi! Esasen bunu bize kanıksatmaya çalışıyorlar. Adalet mücadelemiz zulme uğrayan başka insanlara “kötü örnek” olmasın diye ailemiz üzerinden tüm halka mesaj veriyorlar: “Bir gece yarısı evinizi basar, katleder çıkarız. Hukuk, adalet diyecek olursanız hapishanelerde cürütürüz.”
Ailemizin tek kızı olan, hepimizin canı Dilek için hukuk dediğim, adalet istediğim için 15 Ocak 2019 tarihinden beri tutukluyum. Hakkımda hazırlanmış olan iddianameyle 1 ay bile tutuklu kalmam hukuksuz. Açık tanıklar beni tanımadığını söylüyor, “gizli tanık”lar çelişkili konuşuyor. “Kuvvetli suç şüphesi” denilen dediller tüm bu yargılama süresince bir bir çürütüldü. Daha ilk celsede hakkımdaki en ağır suçlamadan berat ettim. Fakat soyut ipe sapa gelmez iddialarla tutukluluğum sürdürülüyor. Savcılık ceza almam için elinden geleni yapıyor. Mahkemenin kanatini değiştirmek için hakkımda arşiv araştırması yapılıyor. Ne yapıp edip kıyıda köşede bir iftiracının hakkımdaki iftiralarını bulup iddianame haline getirdiler. İftiracılığı mahkeme kararlarıyla sabit Berk Ercan’ın sadece bir duyumla söylediği yalanlara dayanarak iddianame yazıldı. Berk Ercan bir değil, beş on değil, onlarca dosyada yüzlerce insana dair iftiralar atan, kendini kurtarmak için her türlü yalanı söyleyen biridir. Nuriye Gülmen’e, Yüksel Direnişçilerine dair yalanları mahkeme salonlarında ispatlandı. HHB-ÇHD davasında yalanları ortaya çıktı. Mahkemeler artık onun tanıklığını dahi kabul etmiyorken şimdi benim yargılandığım dosyaya ifadeleri delil olarak ekleniyor. Hukuk’un ibretlik hali olarak tarihe geçebilecek bir örnek bu, ve beni bu hukukla cezalandırmaya çalışıyorlar.
Açık ki kan davasına dönüştürülmüş bir yargılama ile karşı karşıyayım. 20 Ocak’ta son duruşmada bu çok daha görünür durumdaydı. Pandemiden dolayı duruşmalara katılım sınırlandırılmışken, benim yargılandığım salon sivil polisle doldurulmuştu. Duruşmayı izlemeye gelen anne ve babamın oturabileceği boş bir yer bile yoktu. Adalet mücadelemizle meslektaşlarına ceza verdirmiş olmamızın intikamını alıyorlar bizden.
Tüm bunları, halkımız, ülkemizin aydın ve sanatçıları, gazetecileri bilsin diye yazıyorum. 10 Mart’ta son duruşmaya çıkacağım… O salonda ben, kardeşim Dilek’e yoğun bakımdayken vermiş olduğum sözü tutmuş olmanın huzuruyla bulunacağım ve yine “Adalet” diyeceğim… Dilek için ve tüm adalet isteyenler için…
Bugün adalete her zamankinden daha açız. İktidar “halkın ekmeği” olan adaleti tamamen ortadan kaldırmış durumda… Adalet isteyenlerin cezalandırılmadığı, katillerin hak ettiğini bulduğu bir ülke için namuslu insanların sesinin en az namussuzlar kadar gür çıkması gerekir.
Adalet çılığımın mahkeme salonlarında hukuksuzlukla bastırılmasına izin vermeyin. Sesime ses katın.
Selamlarımla
 Emrah Doğan”


 


 


Belçika’da Erdal Gökoğlu İçin Hapishane Önünde Eylem

Almanya’dan Belçika’ya iade edilen Erdal Gökoğlu getirildiği 3 Şubat tarihinden beri açlık grevinde.

3 Şubat’tan beri emperyalizmin küstahlığına karşı direniyor. Onlar küstahça “burada kanunlar böyle” diyerek Tek Tip Elbise (TTE) dayatıyorlar, ölen ama asla TTE giymeyen özgür tutsak geleneğinden olan Erdal Gökoğlu cevabı veriyor tabii ki hemen:

Sizin yasalarınız varsa bizim de yasalarımız var: Tek Tip Elbise GİYMEDİK GİYMEYECEĞİZ!

Erdal 18 gündür açlık grevinde ama açlık grevinde olduğu henüz 2 gün oldu duyulalı. Bunun sebebi Erdal Gökoğlu’nu Kovid karantinası adı altında tecritte tutmaları. Ahlakı ve vicdanı olmayan hapishane idaresi kendilerine telefon edenlere dahi açlık grevinde olduğuna dair bilgi verme gereği duymamıştı. Ancak ziyarete giden avukatı öğrenebildi Erdal Gökoğlu’nun açlık grevinde olduğunu.

Yoldaşları 20 Şubat Cumartesi günü Brüksel’de bulunan St Gilles hapishanesinin önünde Erdal Gökoğlu’nun yalnız olmadığını haykırdı.

Hapishane önüne dövizleri ile gelen Halk Cepheliler yüksek sesle attıkları sloganlarla seslerini Erdal’a duyurmaya çalıştılar. Hapishane kapısının mazgalından bakarak eylemi görmelerinin ardından polisin gelmesi gecikmedi.

Polisin eyleme son verilmesi isteği Erdal’ın durumu anlatılarak reddedildi. Erdal’a dayatılan keyfilik ve sağlık durumunun kötü olduğu anlatıldı. Sloganların hiç susmadığı eylem öngörülen süre sonunda iradi olarak bitirildi.

 





 Belçika’nın başkenti Brüksel’de bulunan Türkiye Konsolosluğu’nun önünde tutsak 3 Dev-Genç’li için bir eylem yapıldı. Hollanda ve Almanya’dan ülkeye dönerek Grup Yorum türküleri söyledikleri ve faşizme karşı mücadelede bulundukları için tutsak edildiler.

Binlerce insanın akın akın geldiği ve binlercesinin gelmeye çalıştığı Avrupa’dan vatanlarına dönerek mücadeleye katıldılar. Onları yalnız bırakmamak ve onların serbest bırakılmaları için Avrupa’da başlatılan kampanyaya Belçika’dan da Türkiye Konsolosluğu’nun önünde yapılan bir eylem ile destek yapıldı.

20 Şubat günü yapılan eylemi Belçika Halk Cephesi ve Belçika Dev-Genç düzenledi. Saat 15’ten 16’ya kadar süren eylemde

Yaşasın Dev-Genç Yasasın Dev-Genç’liler

Kahrolsun Faşizm Yaşasın Mücadelemiz

Vatanını Sevmek Suç Değildir

Devrimcilik Yapmak Suç Değildir sloganları hiç susmaksızın atıldı. Türkü ve marşların da söylendiği eylemde Belçika Halk Cephesi açıklaması okundu...

 





Faşizmin Adaleti Halka Adaletsizliktir

AKP Faşizminin; Soma Katliamının Sorumlularından

Patron Can Gürkan’ı Kurtarmak İçin Dosyanın Görüldüğü Yargıtay 12. Ceza Dairesi’nin 3 Üyesini

Görevden Alıp, Yerine Atadığı 3 AKP’li:

* Eski Adalet Bakanı ve Müsteşarı Kenan İpek

* Eski HSK Genel Sekreteri Fuzuli Aydoğdu

* Eski Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürü Mustafa Yapıcı

ADALET İSTİYORUZ ALACAĞIZ!!

Okulu 67. Sayısını İndirmek İçin Tıklayınız...

Halk Okulunun Tüm Sayılarına Ulaşmak İçin Tıklayınız…

Sahibi ve Sorumlu Yazıişleri Müdürü: İrfan YILMAZ

Adres: Hobyar Mah. Cemal Nadir Sok. Büyük Milas Han, No:24 İçkapı No:220 Fatih/İSTANBUL

Ofset Hazırlık: Ozan Yayıncılık

Adres: Zübeyde Hanım Mah. Fevzi Çakmak Cad. 1297. Sokak No: 1 Daire: 1 Sultangazi / İSTANBUL

Mail: kanattan2@gmail.com Tel: (0212) 419 31 96 ISSN: 2687-4075

Baskı: Kalmak Ofset Matbaacılık Yüzyıl Mahallesi Massit, Matbaa ve Amb. San. Sit. 5. Cad, No-7 Bağcılar / İSTANBUL

Sayı: 67

Tarih: 21 Şubat 2021

İçindekiler:

 

·                    BU YARGI KİMİN YARGISI, BU ADALET KİMİN ADALETİ?

·                    GRUP YORUM ŞARKI SÖZÜ: AYNI HASRET

·                    HALK İÇİN SANAT VE SANATÇI: ELEŞTİRİ VE ÖZELEŞTİRİ SANATÇIYI GÜÇLENDİRİR, HALKLAŞTIRIR,KOLEKTİFLEŞTİRİR-2

·                    DEVRİMCİLİK: EMPERYALİZMLE ASLA UZLAŞMAMAKTIR

·                    SAVAŞ VE BİZ: FAŞİZMİN TERÖRÜNÜN KARŞISINA HALKIN ÖRGÜTLÜ GÜCÜNÜ ÇIKARACAĞIZ

·                    ÖZGÜR TUTSAKLAR CEPHESİ'NDEN YUNANİSTAN ÖZGÜR TUTSAKLARI: DİRENİŞ DAYANIŞMA İLE BÜYÜR!

·                    DİH: TURAN AKTAŞ'IN BİR ÇİFT GÖZÜ, CHP'Lİ İŞÇİ DÜŞMANI MUAMMER KESKİN'İN KORKULU RÜYASIDIR ARTIK.

·                    YOKSULLUK VE ADALETSİZLİK: YOKSULLUĞUN VE ADALETSİZLİĞİN ÇÖZÜMÜ SOSYALİZMDEDİR!..

·                    KEC: KAMU EMEKÇİLERİ CEPHESİ'NDEN EĞİTİM-SEN GENEL MERKEZİ'NE ÇAĞRI!

·                    MÜCADELE TARİHİMİZDE 2020: EKİM

·                    ADALET SAVAŞÇISI EBRU TİMTİK, ÜLKEMİZDE ADALETSİZLİĞİN SOMUTLANDIĞI BAZI DAVALARI VE AKP FAŞİZMİNİN HAZİRAN AYAKLANMASI KORKUSUNU ANLATIYORU

·                    HALKIN AVUKATI AYCAN ÇİÇEK'İ TESLİM ALAMAYACAKSINIZ...

·                    HABERLER

·                    AVRUPA HABER

·                    AVRUPA'DA DEV-GENÇ: BURJUVAZİNİN EĞİTİMİNDE AMAÇ GENÇLİĞİ YOZLAŞTIRMAK, APOLİTİKLEŞTİRMEK VE KENDİNE KALİFİYE ELEMAN YETİŞTİRMEKTİR

·                    BİZE ÖLÜM YOK

HFG Yunanistan Uyuşturucuyla Mücadele ve Dayanışma Merkezi açılış etkinliğini 20 Şubat 2021 günü saat 13:30'da gerçekleştirdi. Açılış etkinliğine 30 kişilik katılım oldu.

HFG Yunanistan Uyuşturucuyla Mücadele ve Dayanışma Merkezinin açılışı konuşmalarında: Uyuşturucunun sağlık üzerine etkileri, HFG Uyuşturucuyla Savaş Merkezinin tanıtım, daha önceki tecrübeler konusunda ve emperyalizmin kitle imha silahı uyuşturucu ile gençliğin zehirlenmesi üzerine katılımcılara bilgilendirmeler yapıldı.

Açılışta Umut Tutsak Olmaz isimli yeni şiir kitabı yayınlanan Devrimci Şair Hasan Biber'in şiir dinletisinden sonra hep birlikte yenilen yemeklerin ve tatlıların ardından çaylar içilip sohbetler edildi.

HFG Üretim Atölyesinin tanıtımı yapıldı. Üretim çalışmaları sergilendi.

Grup Yorum Yunanistan Korosunun müzik dinletisinin ardından horon ve ellik oyunlarıyla etkinlik 15:30'da tamamlandı.








Author Name

Halkın Sesi TV

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Blogger tarafından desteklenmektedir.